Umuda yolculuğunuz burada başlıyor
Embriyoloji Laboratuvarı
Yumurta toplama (OPU) işleminden başlayarak embriyo transferine kadar geçen süreçte tüm uygulamalar, kadın vücudu dışında (in vitro) rahime eşdeğer bir ortamın sağlandığı Embriyoloji laboratuvarında gerçekleştirilmektedir.
Embriyoloji laboratuvarı bir Tüp Bebek Merkezinin en hassas ve başarıya etkisi bakımından en önemli birimidir. Yumurtanın sperm ile döllenmesi sonucu oluşan embriyo, her iki gamet hücresinin kalitesine bağlı olarak belirli bir gelişim potansiyeline sahiptir. Bu potansiyel tamamen gamet hücreleri tarafından belirlenir ve döllenme sonrası dışarıdan yapılacak herhangi bir müdahale ile olumlu yönde bir değişim sağlamak mümkün değildir.
Embriyoloji laboratuvarının önemi bu noktada ortaya çıkmaktadır, çünkü eğer laboratuvar uygun personel, donanım ve çevresel şartlara sahip değil ise bu potansiyeli olumsuz etkileme ihtimali yüksektir. Dolayısıyla çiftlerin merkez seçimlerinde laboratuvar kalitesi hakkında bilinçli olması başarı için hayati önem taşımaktadır.
Yumurta toplama işleminde Embriyoloji laboratuvarının görevi, hekim tarafından aspire edilen (foliküle iğne ile girilip çekilen) folikül sıvılarının steril çalışma kabini içerisindeki mikroskop altında taranması ve içerisindeki yumurtaların tespit edilerek toplanmasıdır. Bu süreçte her bir aspirasyon sonrası elde edilen yumurta sayısı hekime bildirilerek sürecin düzgün işlemesi sağlanmış olur. OPU işleminde hekim ve embriyoloğun haberleşmesi ve koordinasyonu işlemin sağlıklı yürütülmesi bakımından çok önemlidir. OPU günü foliküllerin aspirasyonu esnasında folikül içinin yıkanması için kullanılan flushing solüsyonu ve laboratuvarda toplanan yumurtaların içinde bekletileceği kültür solüsyonu, işlem esnasında 37 derece sıcaklığa sahip olacak şekilde hazır bulundurulur. Ayrıca bu solüsyonlar, embriyo kültür solüsyonlarından farklı olarak, işlem sürecinde dış ortamda asitliğin (pH) bozulmaması için uygun tamponlar (pH dengeleyici, HEPES, MOPS) içerirler. Ortam asitliği, lipid(yağ) içeriği yüksek hücre zarı gibi yapıların korunması ve hücre içi metabolik faaliyetlerin düzenli işlemesi için hayati öneme sahiptir. İşlemin bitiminde yumurtalar, asitliğinin dengelenmesi için 1 gün önce hazırlanmış olan ve inkübatörde bekletilen kültür solüsyonlarına aktarılırlar. Aktarma esnasında, dış ortama uygun tamponun ve kanın yumurtaların bekletileceği ortama bulaşmasını engellemek için birkaç aşamalı yıkama yapılır. Aksi halde bulaşan dış ortam tamponu, inkübatördeki bekleme sürecinde kültür solüsyonunun asitliğini düşürebilir, bulaşan kan ise ROS olarak adlandırılan zararlı bileşiklerin oluşmasına sebebiyet vererek yumurta zarına ve DNA yapısına hasar verebilir. Yumurtalar, eğer mikroenjeksiyon uygulanması planlanıyor ise denudasyon işlemine kadar 3 saat bekletilir. Bu süre yumurtaların dengelenmesi ve maksimum sayıda olgun yumurta elde edilebilmesi için ideal süredir. IVF uygulanması planlanıyor ise denudasyon uygulanmaz ve 2 saat kadar sonra hazırlanan spermlerin inseminasyonu gerçekleştirilir.
OPU işleminde toplanan yumurtalar COC(Cumulus oocyte complex) olarak tanımlanan, yumurtanın gelişim aşamasında ve fertilizasyona kadarki süreçte gelişimini ve canlılığını destekleyen binlerce kümülüs hücresi ile çevrili olarak gelmektedir. Planlanan fertilizasyon yöntemine bağlı olarak, işlem öncesinde bu hücrelerin yumurtadan ayrılması gerekebilir. Eğer fertilizasyon için IVF yöntemi planlanıyorsa yumurtalara herhangi bir müdahale yapılmaz. Eğer ICSI planlanıyor ise, olgun yumurtaların ve yumurta kalitelerinin tanımlanabilmesi için kümülüs hücreleri denudasyon olarak tanımlanan bir işlem ile yumurtadan ayrılır. Denudasyon işleminde öncelikle yumurtalar, yumurtayı çevreleyen zona pellucida tabakası ile kümülüs hücreleri arasındaki bağları zayıflatıcı etkisi olan, hyaluronidaz isimli bir enzime maruz bırakılırlar. Bu kısa süreli maruziyet sonrasında yumurtalar, çapları büyükten küçüğe azalan boyutlarda özel pipetlerle muamele edilerek kümülüs hücreleri mekanik olarak uzaklaştırılır. Bu işlem sonucunda yumurtalar sadece zona pellucida tabakası ile çevrili olarak kalırlar. Yapılan mikroskobik değerlendirmede olgun ve olgun olmayan yumurtalar tespit edilerek, mikroenjeksiyon işlemine kadar bekletilecekleri kültür sıvılarına alınır ve gerekli ortam koşullarını sağlayan inkübatörlere kaldırılır.
Embriyoloji laboratuvarlarında, yumurtanın sperm ile döllenmesini sağlamak amacıyla IVF ve ICSI olarak adlandırılan iki farklı yöntem kullanılır;
IVF (In vitro Fertilization):
Tüp bebek tedavilerinde döllenmeyi sağlamak amacıyla kullanılan ilk yöntem olup, ilk olarak 1978 senesinde fizyolog Robert Edwards tarafından İngiltere’de başarıyla uygulanmıştır. Bu yöntemde, androloji laboratuvarı tarafından hazırlanan spermler embriyoloji laboratuvarında kümülüsleri temizlenmemiş yumurtalar (COC) ile aynı kültür ortamında bir araya getirilerek spermin yumurtayı doğal olarak döllemesi beklenir. IVF uygulamasında sadece dölleme kapasitesi olan spermlerin yumurtaya girişi mümkün olduğu için doğal bir seçilim söz konusudur. Fakat bu durum, spermlerin dölleme potansiyellerinin yeterli değerlendirilmediği durumlarda yüksek oranda fertilizasyon başarısızlığına da yol açabilmektedir. Bu nedenle IVF işlemi uygulaması için doğru laboratuvar seçimi önem kazanmaktadır. IVF uygulamasında döllenme başarısızlığı yumurtaya bağlı sebeplerle de meydana gelebilmektedir. Bu nedenle yaygın yaklaşım, IVF planlanan ve çok sayıda yumurta toplanan vakalarda yumurtaların bir kısmında ICSI yöntemi kullanılmasıdır. IVF işleminde yaygın uygulama oosit başına 50.000-100.000 arası ileri hareketli spermin oositin bulunduğu kültür ortamına inseminasyonu şeklindedir. Daha az sayıda sperm kullanımı fertilizasyon başarısızlığına, daha çok sayıda sperm kullanımı ise polispermi olarak tanımlanan, birden fazla spermin yumurtayı döllemesine yol açabilir. Bu şekilde döllenen yumurtalar genetik olarak anormal embriyo gelişimine yol açacağı için, gelişen embriyolar transfer için kullanılamaz. İnseminasyon sonrası inkübasyon (inkübatörde bekleme) süresi laboratuvarların tercihine göre değişmekle birlikte, 2-4 saat ya da 18 saat olarak uygulanır. Kısa inkübasyonda süre bitiminde yumurtlar pipetleme yoluyla mekanik olarak temizlendikten sonra taze kültür sıvısı içerisinde tekrar inkübasyona bırakılır ve ertesi gün (14-16 saat sonra) fertilizasyon kontrolü yapılır. Uzun inkübasyonda ise yumurtalar aynı şekilde temizlendikten hemen sonra fertilizasyon kontrolü yapılabilir.
ICSI-Mikroenjeksiyon (Intra Cytoplasmic Sperm Injection):
IVF uygulaması ile döllenme sağlama imkanı bulunmayan, sperm parametreleri (sayı, hareketlilik) düşük olan, şiddetli sperm morfolojik defektleri bulunan ya da testiküler yoldan sperm elde edilen vakalarda kullanılmak üzere geliştirilen bir yöntemdir. İlk olarak 1990 senesinde Prof. Gianpiero D. Palermo tarafından Brüksel’de başarıyla uygulanmıştır. IVF işleminden farklı olarak, ICSI işleminin uygulanabilmesi için laboratuvarda belirli donanımların bulunması ve uygulayacak personelin bu konuda eğitimli ve yeterli beceriye sahip olması şarttır. İşlem inverted mikroskop olarak adlandırılan, klasik mikroskopların tersine objektifleri üstte değil alt tarafa (inverted) yerleştirilmiş mikroskoplarda uygulanır. Bu dizayn sayesinde, laboratuvarda saydam kültür kapları içerisinde bulundurulan canlı hücreler 3 boyutlu olarak görüntülenebilmektedir. ICSI işleminde kullanılan mikropipet olarak adlandırılan ve biri yumurtayı tutmak (holding pipeti) ve diğeri de spermi yumurta içerisine enjekte etmek (mikroenjeksiyon pipeti) için kullanılan pipetler, mikroskoba monte mikromanipulatör olarak adlandırılan özel bir cihaz yardımıyla kontrol edilirler. Ayrıca tüm bu düzenek, işlem esnasında zararlı olabilecek titreşimleri engellemek amacıyla antivibrasyon(titreşim önleyici) bir masa üzerinde bulundurulmalıdır.
Başarılı bir ICSI uygulaması için aşağıda belirtilen şartların sağlanması ve değişkenlerin düzenli kontrolü şarttır;
ICSI işlemi çok hassas bir mikrocerrahi işlemidir ve yukarıda bahsedilen şartların yeterli seviyede sağlanmaması halinde işlem sonrasında yüksek oranda fertilizasyon başarısızlığı, yumurtaların dejenerasyonu(canlılığını kaybedecek şekilde hasar görmesi), embriyo gelişimi ve kalitesinde problem gözlenmesi olasıdır.
Tedavi için başvuran erkekte aşağıda belirtilen endikasyonların bulunması halinde fertilizasyon amacıyla mutlaka ICSI yöntemi tercih edilmelidir;
ICSI işleminde sadece olgun olduğu tespit edilen yumurtalar kullanılır. İşlem için bahsedilen donanım ve şartlarda, yumurta başına bir adet olacak şekilde ileri doğru hızlı hareketli ve morfolojik olarak en düzgün spermler seçilip mikroenjeksiyon pipetiyle alınır ve sperm hareketliliğini yavaşlatan bir solüsyon içerisine aktarılarak burada sperm kuyruğu pipet darbesi ile kırılır. Bu işlemin amacı sperm kuyruğunu çevreleyen tabakaya (fibröz kılıf) ve içerisindeki hücre zarına hasar vererek, sperm sitoplazması içerisindeki oosit aktivasyon faktörü olarak tanımlanan ve oositin moleküler düzeyde spermin girişini algılamasını ve döllenmeyi sağlayacak zincir reaksiyonları başlatmasını sağlayan protein yapılarının (phospholipase C) oosit sitoplazmasına çıkışını sağlamaktır. İşlemin bitiminde yumurtalar taze kültür sıvısı içerisine aktarılarak fertilizasyon kontrolüne kadar inkübasyona bırakılır.
Fertilizasyon kontrolü IVF/ICSI işleminden 10-18 saat kadar sonra inverted mikroskop ile yapılır. Bu kontrolde biri sperm diğeri yumurtaya ait bitişik pozisyonda 2 çekirdeğin (pronükleus-PN) ve ek olarak ikinci bir kutup cisimciğinin gözlenmesi normal fertilizasyon, bu aşamadan ilk bölünmeye kadar ki gelişim aşaması zigot olarak adlandırılır. Bu sürenin geçirilmesi halinde çekirdekler birleşeceği ve görünür olmalarını sağlayan çekirdek zarı dağılacağı için döllenme olup olmadığı ya da anormal bir döllenme olmuşsa tespiti mümkün olmayacaktır. Fertilizasyon kontrolünde çeşitli anomaliler gözlenmesi de mümkündür. Bu anomaliler;
Embriyo kültürü basitçe rahim içi ortam şartlarının (in vivo) laboratuvarda oluşturulması(in vitro) ve bu suni ortamda embriyoların geliştirilmesi olarak tanımlanabilir. Bu ortam şartları;
şeklinde özetlenebilir. Bu konunun detaylarını “Kalite Kontrol” başlıklı yazımızda bulabilirsiniz.
Embriyo kültüründe bu amaç için özel olarak üretilmiş ve gerekli kalite kontrol testleri (MEA-mouse embryo assay, LAL endotoxin test) yapılmış hazır solüsyonlar kullanılmaktadır. Bu solüsyonların ortak noktaları, embriyoların gelişim sürecinde ihtiyaç duyacakları enerji kaynakları (piruvat, glikoz), yapıtaşları (aminoasitler), pH tamponları (bikarbonat) ve mineraller ile destekleyici bileşenleri (EDTA, albumin) içermesidir. Genel olarak kültür sistemlerinde iki farklı yaklaşım söz konusudur; ardışık kültür ve mono kültür. Ardışık kültür ortamı yaklaşımında, embriyoların doğal ortamında, tüplerde ve rahim içerisinde farklı ortam şartlarına maruz kaldığı ve dolayısıyla laboratuvarda da aynı değişken şartların sağlanması gerektiği savunulmaktadır(back to nature-doğaya dönüş). Mono kültür yaklaşımında ise embriyonun gelişim sürecinde aynı kültür solüsyonu içeriğinden değişen ihtiyaçlarına göre farklı oranlarda kullanabilme yeteneği olduğu, bu nedenle solüsyon içeriğini gelişim dönemine göre değiştirmenin gereği olmadığı savunulmaktadır (let the embryo choose) bırak embriyo seçsin. Her iki yaklaşım da, kullanan laboratuvarın performansına bağlı olarak, benzer oranlarda başarılı sonuç vermektedir.
Embriyo gelişimi döllenmiş yumurtanın (zigot) ilk bölünmeyi geçirmesiyle (20-26.saat) başlar. Bu gelişim süreci klivaj ve blastokist dönemi olarak ikiye ayrılır;
Klivaj dönemi
Embriyonun 2 hücreden(OPU’dan sonraki 1.gün), 15-20 arası sıkıca birleşmiş hücre içeren (morula) aşamaya kadar (OPU’dan sonraki 4.gün) olan gelişimi klivaj(bölünme) dönemi olarak adlandırılır. Bu dönem adından da anlaşılabileceği gibi embriyonun mitoz bölünme ile hücre sayısını arttırdığı dönemdir. Fakat görünenin dışında hücre içerisinde muazzam metabolik faaliyetler, protein sentezi ve DNA kopyalama işlemleri gerçekleştirilmektedir. Bu dönemde gerçekleşen en önemli değişimlerden biri 8 hücre aşamasından sonra artık sperm genetik yapısının da embriyo gelişimini yönlendirmeye katılmasıdır (embriyonik genom oluşumu). Dolayısıyla sperm kaynaklı olası problemler çoğunlukla bu aşamadan sonra ortaya çıkmaktadır. Son yıllarda sürekli izleme sistemli cihazlar ile yapılan çalışmalar bu dönemdeki mitoz bölünme zamanlamalarının embriyonun ileri gelişim potansiyeli ve genetik yapısı ile ilgili bilgi verebileceğini göstermektedir. Bu dönemde embriyo kalitesi başlıca hücre sayısı, hücrelerin birbirlerine görece boyutları ve fragmantasyon (hücre parçacıkları) varlığı ve oranına göre belirlenir. Ek olarak gözlenen olası morfolojik anomaliler (vakuolsıvı dolu kesecik, granülasyon) embriyo kalitesini olumsuz etkileyebilirler. Buna göre klivaj dönemi embriyo kalitesi tanımlamaları aşağıdaki şekildedir;
Blastokist dönemi
Morula aşamasındaki sıkıca birleşmiş hücreler arasında sıvı dolu boşluklar (blastosöl) ortaya çıkması ile başlayan gelişim aşaması blastokist olarak adlandırılır. Blastokist dönemi, klivaj döneminden, mevcut hücrelerin artık farklı görevler için başkalaşmaya başlamasıyla ayrılır. Hücrelerin bir kısmı embriyonun çeperlerini (trofektoderm) oluşturacak şekilde yayılırken, diğer bir grup hücre blastosöl içerisinde ayrı bir sıkı paketlenmiş hücre grubu (ICM-iç hücre kitlesi) oluştururlar. Blastokistin rahime tutunması (implantasyon) sonrası fetal gelişim evresinde trofektoderm hücreleri gebelik kesesini (gestational sac) oluştururken, ICM hücreleri bebeği (fetus)meydana getirirler. Blastokist dönemi embriyo kalitesi başlıca blastosöl hacmi ve ICM ile trofektodermdeki hücre yoğunluğuna göre belirlenir. Ek olarak gözlenen olası morfolojik anomaliler (vakuol, ayrı hücreler, dejenere hücreler) embriyo kalitesini olumsuz etkileyebilirler. Buna göre blastokist dönemi embriyo kalitesi tanımlamaları aşağıda belirtilen 3 başlık altındaki değerlendirmenin kombinasyonu ile yapılır;
Blastosöl hacmine göre:
ICM hücre yoğunluğuna göre:
Trofektoderm hücre yoğunluğuna göre:
Bu değerlendirmeye göre ideal blastokist kontrol zamanlamasında (IVF/ICSI sonrası 106-108.saat) en kaliteli blastokist 4AA, en düşük kaliteli olan ise 1CC olarak değerlendirilebilir.
Embriyo kalite değerlendirmesi, sadece mevcut embriyolar arasında gebelik oluşturma ihtimali en yüksek embriyonun seçimini sağlamakta yardımcı olmakta, gebelik sonrası oluşabilecek herhangi bir komplikasyonun ya da olası genetik anormalliklerin tespiti için yardımcı olamamaktadır. Bu gibi risklerin tespiti ve olası önlemler için ileri tetkik ve uygulamaların kullanılması gerekmektedir.
Embriyolar blastokist aşamasında iken trofekderm hücrelerinden salgılanan lizin enzimi yardımıyla zona çeperini inceltir ve yine trofektoderm hücrelerinin blastosöl içeriğindeki iyon konsantrasyonunu değiştirmesi sayesinde artan iç sıvı basıncının yardımıyla zona’yı yırtarak dışarı çıkarlar (hatching-tomurcuklanma). Embriyonun rahime tutunması (implantasyon) ancak embriyo zona’dan tamamen çıktıktan sonra gerçekleşebilir. Bu konuda yapılan çalışmalar, embriyoların laboratuvar ortamında kültürünün ve özellikle embriyo dondurma çözme işleminin zona’yı sertleştirici etkisi olduğunu ve dolayısıyla embriyonun çıkışını güçleştirdiğini göstermiştir. Ek olarak, ileri kadın yaşının ve zona tabakasında gözlenen anomalilerin de(kalın ya da düzensiz zona yapısı, ekstra iç zar-inner membrane varlığı gibi) benzer zorlaştırıcı etkiye neden olduğu düşünülmektedir. Bahsedilen olumsuzlukları aşabilmek için zona çeperinin transfer öncesi inceltilmesinin faydalı olduğu bilimsel çalışmalarla gösterilmiştir. Bu amaçla mekanik, kimyasal ve lazer uygulamaları tanımlanmış olmakla birlikte, içlerinde en etkin ve yaygın olarak kullanılanı lazer uygulamasıdır. Bu uygulamada, inverted mikroskoba monte edilen ve embriyoya minimum zarar verecek dozda lazer ışını sağlayan, bu işlem için özel üretilmiş cihazlar kullanılarak, hücrelere en uzak bir noktadan zona tabakasına yapılan lazer atışları ile inceltme yapılabilir. Çoğunlukla zona tabakasını yarı yarıya inceltecek ardışık 3 atışın yapılması yeterli olmaktadır. İleri derecede zona anomalilerinin mevcudiyeti halinde inceltme yerine tamamen açıklık oluşturulması da tercih edilebilmektedir. 3 ve üzeri blastokist seviyelerinde yapılacak lazer atışları, artık zonaya çok yakın olan trofektoderm hücrelerine zarar verebileceği için, bu aşamalarda kullanımı tercih edilmemektedir. Embriyo biyopsisi(Preimplantasyon genetik tanı-tarama): Tüp bebek tedavilerinde embriyo biyopsisi, preimplantasyon(embriyonun transferi ve rahime tutunması öncesi) dönemde, genetik olarak normal, sağlıklı embriyoların seçimi amacıyla uygulanan bir tekniktir. Endikasyonlarına göre iki tür genetik test yaklaşımı uygulanmaktadır. Preimplantasyon genetik tarama (PGS-Preimplantation Genetic Screening), kadın ve erkekte ya da ailelerinde bilinen bir genetik hastalık bulunmayan çiftlerin embriyolarında bulunan olası de-novo(sperm ya da yumurtadan kaynaklanan ve ilk kez embriyoda ortaya çıkan) mutasyonları (DNA anormallikleri) saptamak için kullanılır. Preimplantasyon genetik tanıda (Preimplantation Genetic Diagnosis) ise kadın ya da erkekten birinde ya da ailelerinde mevcut, bilinen bir genetik ve kalıtsal hastalığın bebeğe geçişini engellemek amacıyla bu hastalığa sahip olmayan embriyoların belirlenmesi amaçlanır. Bu genetik testlerin uygulandığı endikasyonlar ve uygulama aşamalarının seçimi ile ilgili Genetik başlıklı bölümü inceleyebilirsiniz. Her iki test yaklaşımının uygulanabilmesi için öncelikle tüp bebek yöntemi (KOH) uygulanması ve başarı şansını arttırabilmek için mümkünse çok sayıda embriyo elde edilmesi gerekmektedir. Tedavi sürecinde biyopsi, test endikasyonlarına göre 3 farklı aşamada uygulanabilir. Tüm biyopsi işlemleri, mikromanipulator donanımlı inverted mikroskoplarda ve biyopsi türüne uygun olarak üretilmiş mikropipetler kullanılarak uygulanır.
Yumurta toplama(OPU) işleminin yapıldığı gün uygulanır. Yumurtaya ait birinci ve bazı durumlarda her iki kutup cisimciği biyopsi ile alınır. 1.kutup cisimciği mikroenjeksiyon işleminden hemen önce, her iki kutup cisimciği alınacaksa ardışık olarak ya da mikroenjeksiyondan en geç 8 saat kadar sonra birlikte alınabilir. İnverted mikroskopta, lazer kullanılarak yumurtaların kutup cisimciklerine yakın bir bölgesinde zona tabakasına 3-6 atış yapılarak açıklık oluşturulur ve buradan biyopsi pipeti ile girilerek kutup cisimcikleri aspire edilir. İşlem sürecinde ortam pH’sının etkilenmemesi için HEPES tamponlu kültür sıvısı içerisinde gerçekleştirilir ve işlemin bitiminde yumurtalar taze kültür sıvısına aktarılarak inkübatöre kaldırılır. Blastomer biyopsisi: Embriyo gelişiminin 3.gününde, 7 ve üzeri hücre içeren embriyolardan bir tane hücre biyopsi ile alınır. Daha az sayıda hücre içeren embriyolara uygulanması ya da birden fazla hücre alınması ileri embriyonik gelişimi olumsuz etkilemektedir. İnverted mikroskopta, lazer kullanılarak çekirdek içerdiği tespit edilen ve biyopsi için seçilen hücreye yakın bir bölgeden zona tabakasına 3-6 atış yapılarak açıklık oluşturulur ve buradan biyopsi pipeti ile girilerek hücre aspire edilir. İşlem hücreler arasındaki bağları zayıflatmak ve böylece biyopsi esnasında zarar görmelerini engellemek amacıyla kalsiyum ve magnezyum içermeyen HEPES tamponlu özel bir sıvı içerisinde uygulanır. İşlemin bitiminde yumurtalar taze kültür sıvısına aktarılarak inkübatöre kaldırılır.
Embriyo gelişiminin 5. ve bazı durumlarda 6.gününde, blastokist aşamasındaki embriyolara uygulanır. İşlemin uygulanabilmesi için trofektoderm hücrelerinin bir kısmının zona tabakasından dışarıya çıkmış olması (hatching-tomurcuklanma) gerekmektedir. Bunu sağlamak amacıyla embriyo gelişiminin 3.gününde, biyopsi yapılması planlanan embriyoların zona tabakasında, hücrelere uzak bir bölgeden 3-6 atış yapılarak açıklık oluşturulur. 5.günde bu açıklıktan dışarı çıkan hücreler biyopsi pipeti ile tutularak, mekanik olarak ya da kesilmesi planlanan bölgeye yapılan lazer atışları ile 5-6 hücre içeren bir parça alınır. Trofektoderm biyopsi sonrasında genetik laboratuvarından sonuç alınması1 gün kadar sürmektedir. Bu süreçte blastokistlerin bekletilmesi ve 6.gün geç saatlerde transferi gebelik şansını azaltacağından, trofektoderm biyopsi uygulanan embriyoların işlemden hemen sonra dondurulması ve normal embriyo bulunması halinde 1-2 ay kadar sonra planlanacak bir çözme denemesinde transferi tercih edilmektedir.
Embriyo gelişiminin 5. ve bazı durumlarda 6.gününde, blastokist aşamasındaki embriyolara uygulanır. İşlemin uygulanabilmesi için trofektoderm hücrelerinin bir kısmının zona tabakasından dışarıya çıkmış olması (hatching-tomurcuklanma) gerekmektedir. Bunu sağlamak amacıyla embriyo gelişiminin 3.gününde, biyopsi yapılması planlanan embriyoların zona tabakasında, hücrelere uzak bir bölgeden 3-6 atış yapılarak açıklık oluşturulur. 5.günde bu açıklıktan dışarı çıkan hücreler biyopsi pipeti ile tutularak, mekanik olarak ya da kesilmesi planlanan bölgeye yapılan lazer atışları ile 5-6 hücre içeren bir parça alınır. Trofektoderm biyopsi sonrasında genetik laboratuvarından sonuç alınması1 gün kadar sürmektedir. Bu süreçte blastokistlerin bekletilmesi ve 6.gün geç saatlerde transferi gebelik şansını azaltacağından, trofektoderm biyopsi uygulanan embriyoların işlemden hemen sonra dondurulması ve normal embriyo bulunması halinde 1-2 ay kadar sonra planlanacak bir çözme denemesinde transferi tercih edilmektedir.
Tüp bebek tedavisi ile ilgili sorunlarınız hakkında bilgi almak için bizimle iletişime geçiniz.